Taptaze
Anasayfa » İZLEYİN » Yemek yapmak mı sanat yapmak mı?

Yemek yapmak mı sanat yapmak mı?

Kokoreç
Kokoreç

Geçenlerde televizyonda “Avrupa Birliği’ne girersek kokoreç yiyemeyecek miyiz?” konusunu gündeme taşıyan bir muhabirin haberini izliyordum. Kameramanın ağız sulandıran kokoreç çekiminden sonra muhabir mikrofonu ustaya uzattı ve sordu: “AB’ye girersek kokoreç yasaklanacakmış, ne düşünüyorsun usta?”. Kokoreç uzmanı arkadaş da elindeki satırı kameraya doğru sallayarak “Kokoreç yapmak bir sanattır. Yasak felan anlamayız” dedi. Satırı kameraya doğru sallamasındaki psikolojik sebepleri irdelemeyi bir kenara bırakırsak, geriye ettiği iki cümle kalıyor. İşte bu cümlelerden ilki kokoreç yapma eylemini sanat dallarından biri sayarak, bu yazının ortaya çıkmasına neden oldu. (Kokoreci çok ama çok severim, ben de kokoreç yeme sanatçısıyım!)

“Sanat nedir, ne değildir” sorusunun cevabı bir çok kişiye göre görecelidir. Kimi sanat eserinin estetik ve insanı heyecanlandıran özelliğinin bulunması gerektiğini, kimi ise sanat eserinin mutlaka bir fikre gönderme yaparak kavramsal olması gerektiğini savunabilir. Sanat toplum veya kişinin kendisi için yapılabilir. Kant’a göre sanatı sadece dahi kişi ortaya çıkartabilir. Hegel’ e göre ise sanat doğadaki güzelliklerden üstündür.  Münir Nurettin Selçuk, Mozart, Bethoven, Matisse, Leonarda da Vinci, Monet, Millet, Shakespeare, Dostoyevski, Tolstoy, Sabahattin Ali, Osman Hamdi Bey, Neyzen Tevfik, Namık Kemal, İsmail Dede Efendi ve daha bir çok değerli sanatçıyı hatırladıktan sonra yeniden kokoreç uzmanının! söylediklerine geri dönecek olursak, kokoreç yapma eylemini sanatsal faaliyetlerin bünyesinde saymak kendini ve dünyayı bilmemekle açıklanabilir. Aslında çok önem verilmeyecek bir televizyon haberi diye geçiştirilebilirdi bu konu. Ancak bu hatayı, kendini bilmezliği o kadar çok kişi yapıyor ki, hakkında yazı yazmamak pek mümkün olamazdı.

2006 yılından itibaren yayınlıyor olduğum bir İnternet sitemiz var. www.annemmutfakta.tv adında. Gerçekten de annem Hülya Erol mutfakta iken ben aldım elime kamerayı yemek yapılışlarını başladım çekmeye. Hatta aynı sene ramazan ayında her gün canlı yayın yaparak Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmiş olduk. Videolu çekimler, montaj, fotoğraf çekimleri derken tüm günümü bu siteye ayırır hale geldim. Bu süreç içinde yemek sektöründe bir çok etkinliğe, panele, konferansa, yemek yarışmasına katılıp pek çok aşçı ile de tanışma fırsatım oldu. Kokoreç yapan ustanın yaptığı açıklamanın benzerini pek çok aşçı da aşçılık mesleği için söylüyordu. Hala da “aşçılık sanattır” konulu yazılar yazıp yorumlar yapmaya da devam ediyorlar. Lisans eğitimimi sanat okulunda yapmış olmamın yanı sıra, “eser” olacak kadar değer verdiğim bir çalışmamın henüz ortaya çıkmamış olmasından dolayı,  “sanatçı” yakıştırmasını yapmayacak kadar kendimi bilirim. Ancak tabakların üzerinde birbirinin aynı yemekleri her zamanki biçimde yerleştirerek tabak tasarımı yaptığını sanan, çeşitli malzemeleri oyarak bilindik şekilleri ortaya çıkartıp deha havalarına bürünen aşçılara da ne demek gerekir bilemiyorum.

Buzul çağı döneminde insanların mağara duvarlarına yaptıkları resimler 20. yy başından bu yana bilim adamları tarafından incelenmeye başlamış ve sanat tarihçileri tarafından sanat eseri olarak değerlendiriyorlar. Duvarlardaki hayvan şekilleri, dönemin yaşamı hakkında bilgiler verdiği ve günümüze kadar kaldığı için eser kapsamında değerlendirilir. Daha sonraki sıcak çağ dönemlerinde bir çok medeniyete ait bulunan kalıntılar da sanat eseri olarak değerlendirilir. Bu durumda eserin sanat eseri sayılabilmesi için kalıcı olma özelliğini de aramak gerekebilir. Ancak günümüzde gösteri sanatları kapsamına giren sahne sanatları veri depolama aygıtlarına kaydedilmediği sürece sergilendiği süre dışında kalıcı olamaz. Yüzyıllar sonrasına kalamayacak olması onu sanat dalının dışında tutmaz elbette.

Yine de basit bir tabak üzerine bilindik şekillerde yiyecek dizerek düzenleme yapınca sanat yapılmadığı ve sanatçı olunamayacağı da ortadadır.Peki ya farklı tasarımda tabak kullanarak farklı kompozisyon ile düzenlenen bir tabak sunumu olursa “sanat” kapsamına alınabilir mi? Henüz cevabını bilmiyorum. Bunun cevabını vermem için bunu uygulamış olmam veya uygulandığına şahit olmam gerekiyor. Dünya üzerinde bu konuda çok güzel tabak sunumları yapan aşçılar, yemek stilistleri bulunuyor. Hatta son dönemlerde ortaya çıkan “moleküler gastronomi” ile gıdaların kimyası ile oynayarak çok farklı sunumlar da hazırlanabiliyor. Göze hoş görünen, kimi çalışmaya da “resim gibi” dedirten çalışmalar olabiliyor. Ancak yine de bu çalışmaların sanat kapsamında değerlendirilmesine şüphe ile bakmaktayım.

Aşçıların sanat tanımı üzerinden yaptıkları yemekleri daha üst seviyeye taşıma çabaları belki anlaşılabilinir, fakat sanat okullarını bitirmiş veya pratikten bir sanatçının yanında yetişmiş olan “sanatçılar”ın, bohem yaşamlarının içine zorla sokmaya çalıştıkları çalışmalarının “sanat” olarak değerlendirilmesi ve ulaşılmaz gösterilmesi anlaşılamaz tarafımca.

Ülkemizde aşçıların sanat ve zanaatin farkının farkına varmaları, sanatçıların da biraz daha toplumsal olaylara duyarlı olup sahici sanat yapmaları dileğimle…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir