Taptaze
Anasayfa » OKUYUN » Makaleler » Tatsız hindilerin tadı

Tatsız hindilerin tadı

Yeni yıl
Yeni yıl – Hindi dolması

Çok eskilerde, yeni yılı karşılarken, ailecek , kalabalık olacağından dolayı, büyük odalı ve rahat ısıtılan bir evde toplanılırdı. Yeni yıl için ortaklaşa yemekler hazırlanır, yemeğin ardından da ud veya kanun çalan babalarla birlikte güzel sesli annelerin söydediği fasıllarda şarkılarla,türkülerle eğlenilirdi.

Bir araya gelen akrabalar veya ahbaplardan kim en iyi neyi yapıyorsa onu yaparak ev sabibinin daha az yorulmasını sağlarlardı. Pek çok çeşidin bulunduğu lezzetli sofralar hazınlanırdı. Aklımda kalanlar, su böreği, zeytinyağlı barbunya pilaki, zeytinyağlı karışık sarma, peynir salatası, karışık salata…Bunlar ve dahası yeni yıl karşılamasında pişirilirdi. Sucuk ve evde hazırlanan pastırma sofrada olmazsa olmazlarındandı.

Çiftlikten gelen özel olarak beslenmiş, kuru yolum yapılarak tütsülenen hindi, kurulanarak doluma hazırlanırdı. Sonra hindi, annemin hazırladığı tavuk suyu ile pişirilen iç pilavla doldurulur ve  yorgan iğnesine geçirilen iplikle dikilirdi. Hazırlanan büyük bir kazan içine konan özel sacayağı üzerine hindi yerleştirilirdi. Kazanın dibine hindinin değmeyeceği miktarda su konarak kazanın kapağı hamurla sıvanıp kapatılırdı. Kazanın altı önce harlı, sonra kışık ateş ve sonraları kor takviyesi ile başından ayrılmadan 4-5 saat veya hindinin büyüklüğüne göre 5-6 saat içinde pişirlirdi.

Kazan kapağı tamamen hamurla kapatılırken 1 santimlik bir kısmı açık bırakılırdı. Anneme nedenini  sorduğum zaman; “fazla buharın çıkarılması için gerekli”yanıtını verirdi. Pişirme süresinde ara ara bu delik hamurla sıvanır, tekrar açılırdı.(Düdüklü tenceresinin buluş aşamasında , bu tekniğin ilham verdiğini düşünüyorum.)

Hindinin bu şekilde pişirilmesinin bir nedeni ise, kazanın dibinde biriken su ile “arabaşı çorbası”na takviye yapılması idi. Kazanın dibinde biriken su çok lezzetli olurdu. Eskiden çocukluğumdaki yeni yıllarda mutlaka kar yağardı. Ve o akşam ara yemek olarak da tüm sofrada yenenlerin üstüne bol acılı , ekşili, etli ,bol yağlı , salçalı ve kıvamlı arabaşı çorbası ile hamuru tahta kaşıklarla yutulurdu. Bu sene-2009, hala kar yağmadı. Yağsa hemen yapacağım. Arabaşını çok özledim. Kar yağmadığı için yapamıyorum, lezzeti kar yağınca çıkıyor.

Yeni yılı karşıladığımız o gecelerde, biz çocuklara başka bir oda ve sofra hazırlanırdı. Sofra erken biter ve kaldırılırdı. Çerez tabakları getirilir, leblebi, fındık, ceviz, kuru üzüm, köftü (Pekmezden yapılan bir tür tatlı)pestil, dut kurusu, keçi boynuzu, mersin, mısır patlağı ve mekke haşlaması, afyonlu buğday haşlaması, küçük bir tepsi içinde elma ve portakal dilimleri, üzüm, armut, kelek, salatalık turşuları yerdik. Hepsi doğal ve besleyici yiyecekleridi.

O zamanlar “Yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı” diye dillerden düşmeyen bir deyiş vardı. Çok önem verilerek bizlere öğretilmişti. Anneler, ananeler, babanneler hep evlatları ve torunları için evlerinde bir şeyler hazırlardı. Bakkalda satılan yiyecekleri küçümserler, çocuklarına bakkaldan yiyecek alan anne babaya da pek iyi gözle balıkmazdı. “Tembel kadın hazır gıda nasıl yapılıyor ki ,az gezmeye gitsede, bir sini kurabiye yapsa ,bir hafta yeter” diye büyükler kendi aralarında konuşurlardı.

Evlerde fırın yoktu, olsa bile evlere yeterli süre elektrik verilmezdi. Çarşıdaki ekmek fırınları pişirirdi. Ekmekler piştikten sonra belirli saatlerde evlerden getirilen kurabiye, börek, çörek türü siniler pişirilirdi.Fırından çıkan her yiyecek de çok nefis olurdu.

Siz hiç doğal beslenen haşlanmış hindinin yağı ile yoğurt, yumurta, tam bugday unu , karbonat , küllü su ile yoğrulmuş kurabiye yediniz mi? Lezzetine doyum olmazdı. Ve maalesef şimdiki hazır hindiler saman gibi. Ne lezzeti var nede kurabiye yapabilecek yağları…Suni gıdalarla besleniyorlar, son derece hızlı etlendirilerek satışa çıkarılıyorlar. Doğal  ot ve yemler yemeden , gezmelerine izin  verilmeden beslenerek satılan sözde hindi, sözde tavuk etlerini de alıp yiyoruz…

Yeni yılda torunum için pişirdiğim onca baharatlarla , limon, salça, yoğurtla ovduğum hindiyi ev halkı çok severek yediler ama, nerde doğal ortamda doğal yemlerle beslenen, yağlanması için son 10-15 gün besiye çekilen hindi, kaz, ördek etinin lezzeti! O lezzeti ancak  yiyenler bilir…

Yeni yıl evde kutlanırda  “tombala” oynanmaz mı hiç ? Tombalayı çoluk çocuk hep birlikte oynardık. Televizyon olmadığı için de ev ahalisinin göz zevkini bozan dansözleri de izlemezdik. 1. Çinko, 2.çinko ve ardından “tombala” haykırışlarda şenlik havasına bürünen yeni yıl karşılamalarımız olurdu. Kuzine sobada veya mangal üstü ızgarada kestane kebaplar pişer, dağıtılırdı.

Tatlı olarak afyonlu pekmezli kıvrım, sütlü kabak tatlısı “zülbiye”, büyükler isterse bol tereyağlı kavrulmuş miyane ile kaynatılan ağda yumuşatılır, pişmayine cekilirdi. Büyük bakır sini üzerinde en az dört kişi özel katlama ve çekme teknikleri ile un ve ağda halvet olup tel tel dökülünceye kadar seyre dalardık. Oda ısısını ayarlamak için ara sıra kapı veya pencere açılırdı.

Ne güzel anlarmış o yaşananlar…

Şehirde büyürken çok şeyler kaçırıyor çocuklar ne yazık ki…Veya günümüzde , hindilerin suni beslenmesindeki gibi . herşey yapay  artık…
Yapay ve tatsız…
Ne dersiniz?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir