
Anadolu’da eskiden evler büyük ve her şey düşünülerek ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yapılırmış. Aileler kalabalık ve büyüklerle beraber oturulurmuş, ayrıca bağ ve bahçelerde mahsul çok olduğu için evlerin oturma kısımları, misafirhane, kilerleri, bağımsız bir bölümde mutfak yer ocaklı ve çamaşır yıkama bölümü ,yufka eğlemek için alanı büyükçe tutularak yapılırmış,arsa sorunu yokmuş bahçede evin ürün ihtiyacını gideren hayvanlar için de ahır ve samanlık bulunurdu.Samanlığın bir kısmı üzümlerin çiğnendiği sıralık vardı.
Benim çocukluğum ve gençliğimde yemekler, evin alt katında bulunan ancak evden bağımsız bir bölümde ve eve bitişik olarak yer alan , genelde bahçe içindeki geniş mutfaklarda hazırlanırdı. Bu geniş mutfaklarda yer ocakları bulunurdu. Büyük ocaklarda bir büyük, bir de küçük tencerede aynı anda yemek pişirilebilirdi. Ocaklarda uzunca olan odunlar yakılır ve biriken korlar sönmeden üzerine teneke örtülerek hava ile teması engellenirdi.
Genellikle akşamları teneke içinde kalan bu korlar, sabaha doğru havasız kaldığı için kömür haline gelmiş olurdu. Tabi anneme yardımcı olarak çalışan teyzeler bu kömürleri de maltızlar için değerlendirirlerdi.Odun olarak meşe odunu kullanılmış ise, ondan elde edilen kömür de çok dayanıklı olurdu. Maltızın yapılışını izlemek isterseniz tıklayın.
Hemen hemen her evde 2- 3 tane maltız bulunurdu . Evlerde yaygın olarak kullanılan maltızları genellikle ev kadınları kendileri yaparlardı. Ve hala da yapmaktadırlar. Anadolu kadını her konuda olduğu gibi hep üretmiş ve aile bütçesine katkıda bulunmuştur. Mahallelerde maltız yapan hanımlar vardı. Bu hanımlar takas usulu maltız yaparlar ve evlerine katkı sağlarlardı. Parayla almasanız bile, bahçenizdeki meyve, sebze , buğday, nohut, susam veya pek çok ürün karşılığında maltız edinmiş olurdunuz.
Anadolu’ da kadın , delinen krom veya teneke kovayı çöpe atmaz onu da değerlendirir. Delik kova onarılır, toprakla sıvanır ve karşımıza maltız olarak çıkar. Boşalan bir yağ tenekesini de atmaz, tuğlalar döşenir ,çamurla veya çimento ile sıvayarak maltız haline getirerek kullanmak için hazırlar.
Çekim için Dikili’ ye bağlı bir Yörük köyü olan Mazılı köy evlerinde idik. Bayram arifesi öncesi dileğimiz bir önceki sene çok yaşlı bir teyzeden öğrendiğimiz tatlıyı araştırmak ve yapacak birisini bulmaktı. Neyse ki bu tatlıyı da kayıt altına alıp o yaşlı Ümmühan teyze ile birlikte yok olmasını engellemiş olduk.

Bu çekim sırasında yanı başımızda duran, üzerinde toprak caba ve içinde pişen kuru fasulyenin kokusu beni aldı çocukluğuma götürdü. Tatlı çekimi bittikten sonra dayanamayıp, bizi misafir eden muhtarın hanımına (Hanife Doğan) maltızı nasıl yapıyor diye sordum. Verdiği cevap beni çok mutlu etti inanın. Dedi ki; ” Dilersen sana bir tane yapalım, görmüş olursun, hem de çekersiniz, gençler öğrenmiş olur”. Eskiyen çinko tencereleri, aralarına tuğla yerleştirip toprakla sıvayıp mutfaklarının demirbaşı haline getiren hamarat hanımlar şimdi de tüm “annemmutfakta.tv” izleyicileri için maltızın yapımına koyulacaklardı.
Maltız yapımında katkıda bulunanlara teşekkürler: Hanife Doğan ve eltisi Emine Doğan-Asiye Batmaz ve bacısı Fatma Yıldır- komşu Ayşe Tuna ve maltız ustası olduğu söylenen Zahide Çakın hanım.
Maltız yapımı

Ertesi gün için sözleştik ve yanımızda alüminyum kova getirececğimizi söyleyerek köyden ayrıldık. Ertesi günün bayram arifesi olmasından dolayı akşam dönüşte Dikili’ den kovamızı almamız gerekiyordu. 1-2 dükkana baktıktan sonra , şekil olarak fazla seçeneğimiz olmadığını görüp bir kova edindik. Hemen teneke ustasında kovanın alt tarafına bir havalandırma penceresi olacak şekilde kestirdik. Ve maltızın iskeleti hazırdı artık.
Ertesi gün sabah erkenden Mazılı köyüne vardık. Hemen muhtarın Ali Doğan’ın evinin yolunu tuttuk.
Maltız yapılırken seçilen çamur, içine su katıldığı zaman tutucu olma özelliği arandığı için özel yerlerden alınan toprak ile hazırlanır. Bazı yerlerde çimento da kullanılır. İçinde yanan kömürün Maltız yüzeyine eşit miktarda dağılması ve ısıyı mümkün olduğunca uzun süre koruması için, kovanın iç yüzeyine tuğlalar parçalanarak , düzgünce yerleştirilir. Boşluklar ise çamur ile doldurulur. Maltız 2 bölmeden oluşur. Izgara ile ayrılan bu iki bölmenin alt tarafı havalandırma, üst tarafı ise kömür yeri olarak kullanılır. En altında bulunan pencere, ateşin çok yoğun olduğu durumlarda kapatılıp, ateşin kısılması sağlanır. Sabah erkenden tarlaya gitmek zorunda olan hanımlarımız, akşam yemeklerini hazırlayıp maltız üzerine koyarlar. Akşama kadar kömür sönse de ısıyı koruyan maltızda yemek pişer, ve yorgun eve gelen evin hanımı akşam yemeği hazırlama derdinden de kurtulmuş olur.
Günümüz de apartman hayatındaki mutfaklar da daha kolay pişirme tekniklerine sahibiz belki, ancak maltızda veya yer ocağında , toprak kap içinde pişen yemeğin de tadı, kıyas götürmez biçimde lezzetlidir. Bu tadı bilenlerin eminim ki şu anda canı çekmiştir.
Yağcıbedir halıları

Köy kadınları hepsi çok güzel halı dokuyorlar. Eskiden Bergama’ ya satış için gönderilen yöreye ait kök boyası ile dokunan halılara şimdilerde talep yok maalesef. Mazılı köyünde dokunan halılara “Yağcıbedir halıları” deniyor. Yöre halkının, yüzyıllar önce iki ayrı kola ayrılan Yağcıbedir aşiretinden olması sebebiyle, halılarda bu isimle anılıyor. Yağcıbedir aşireti genellikle Balıkesir ve çevresine yerleşmişler. Bu yörelerimizde dokunan halılarda, Türk halı sanatının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.
Halı üzerindeki şekiller halıyı dokuyan insanların yaşamlarını anlatır, her birinin bir anlamı vardır.Bu nedenle de halıları Yörük aşiretinin örf, adetleri ve geçmişlerini yansıtan bir sanat eseri olarak görmemiz gerekiyor aslında. Dünyada “Türk düğümü” olarak bilinen “gördes” tekniği ile ilmeklenen halıların 1 cm²’sinde 30-35 ilmek ilmiklenir. Halılarda kullanılan renkler benim alışık olduğum Milas halılarından biraz farklı. Yağcıbedir halılarında mavi, lacivert, güvez (Mora çalan kırmızı) ve koyu kırmızı renkleri ağırlıklı olarak kullanılmaktadır.(Halı tezgahında Ayşe Tuna)