
Pazartesi günü Doruk’un tatili sona erdi, İstanbul’ a döndü. Ev birden boşaldı ve sessizleşti, elim boşa çıktı.Söz de ben biraz dinlenecek ve ramazan çekimlerine devam edecektim. Diğer bir yandan da yine yöresel yemekleri araştırmalarıma devam edecektim.
Salı günleri Dikili’nin pazarı. Pazar alışverişi de , Doruk ve dedesi burda olmayınca:) Işıl ve bana kaldı.
Kafamdaki plan, pazardan sadece Bergama tulumu, keçi payniri,meşhur lor’umuzu , taze incir kurusunu da alıp eve dönmekti.
Ancak Ben ve pazar bir araya gelince durum hiç de planladığım gibi olmadı. Mevsiminde her şey taptaze sergilere konmuş, pazar yeri mis gibi sebze ve meyve kokuyordu. Her şey ucuzlamıştı. Dahası pazara girişte gördüğüm 1 ytl olan etiketteki fiyat dönüşümüzde değişmişti. Bir kaç saatlik süre zarfında, pazarcı fiyatı indirme gereksinimi duymuş. Yazlıkçılar döndüğü için talep de azdı tabi. Pazarcıların çoğu Dikili sakinlerinden, yıllardır görmeye alıştığımız simalar.Salı günü Dilili’ nin pazarı
Bir pazar anısı anlatılır mı, evet anlatılır ve resmedilir. O yörenin en taze ürünlerini , birebir yöre köylülerinden bulabileceğiniz yerdir pazarlar. Hem sohbet edersiniz, hem de ihtiyacınızı edinirsiniz. Marketlerdeki naylon poşete sarılı ürünü alıp , yazar kasadan geçirmek gibi değildir yani.
Pazar arabamızı doldurmaya başladım. Babaganuş çekimi iin patlıcan ve kırmızı biberleri aldım , arabaya yerleştirdim.
Sonra peynirciye gittik, Bergama tulum, Ayvalık tulum peyniri ve tatlı lorumuzu da aldık arabaya koyduk.
Domatesimizi aldık, tabi baharat satılan bir tezgahtaki domates kurularını da hemen Işıl fotoğraf karesine aldı.
Tüm bunları alıyorum ve arabaya dolduruyorum, arabayı da Işıl çekiyor. Daha doğrusu çekiyordu…Pazarımızın sonuna doğru baktığımda Işıl’ ın pazar arabasını çektiğini değil de çekiştirdiğini gördüm:) Yardım isteklerimi de geri çevirdiği için, ağzına kadar dolmuş olan araba ile başbaşa bıraktım onu.
Tezgahın birinde kırmızı bamyaları görünce çok sevindim. Pek az rastlanan bir bamya “sultani bamya” türüdür. Daha iri olur ve kısmi olarak bordoya kaçan bir renk alır. Tadı da oldukça lezzetlidir.
Vitamin deposu kereviz ve pırasa…İkisini de haftaya bıraktım. Bu hafta fasulye, yeşil domates, barbunya ve patlıcanı değerlendireceğim.
Işıl’ı fotoğraf çekerken gören, “beni de çek beni de çek” diye sesleniyor. Ben gülümseyip ayrılıyorum mekanı.
Aşağıdaki baharatçıdan kuru erik aldım. Daha sonra ise aynı kuru erikten daha güzel olanını daha ucuza gördüm. Nerdeyse yanyana olan iki tezgah…İyice araştırmadan alışveriş yapmayın derim:)
Ve Işıl sırtında fotoğraf makinası, iki eliyle çekiştirdiği pazar arabası ve ben, pazardan dönüş yoluna girdik. Güzel bir gündü benim için. Hem sizlere Dikili pazarını tanıtmak, hem de bu günü paylaşmak için yazmak istedim.