Taptaze
Anasayfa » OKUYUN » Makaleler » 12 Hayvanlı Türk Takvimi dururken!

12 Hayvanlı Türk Takvimi dururken!

İnsanoğlu miladi takvime (Gregoryen takvim) göre sıfır noktası olarak seçtiği yıldan itibaren 2014 yılı geride bıraktı ve 2015 yılını yaşamaya başlayacak. Ancak ülkenin onlarca sorunu varken yeni yıl kutlamaları ile ilgili tartışmalar da aldı başını gidiyor. Bu günü sadece yeni yıla girerken umut tazelemek için kutlayacak olanlar ise, bu akşam ailesiyle veya sevdikleriyle birlikte yemek sofrasında olacakları için yemek masasında buluşacaklar. Bu günü Hristiyan dinine bağlayıp günah sayanlar da belli ki Anadoluyu bilmiyorlar, Türk kültüründen habersizler ve acımasızca aynı vatanda birlikte yaşadığı insanları eleştiriyorlar. Kış mevsimine girerken ve baharı karşılarken Hıdırellez olarak kutladığımız gelenekler de kültürümüzün parçası. Kış başındaki kutlamalarımızı eskiden 15-20 gün önce yapıyorduk, şimdi ise 31 Aralık’ta. Bu kutlamalara özgü olan, ev ev çerez, meyve devşirmek, bir evde toplanıp çalıp, çığırıp, oynayıp eğlenmek, seyirlik oyunlar çıkarmak gelenek ve göreneklerimiz, yılbaşı adına kayda geçirilmiş. Bu neyin öfkesi ve neyin ispat çabası? Yoksa yeni yıl umutları besleyen insanları suçlamak sadece ego ezikliği taşıyan bencil zümrelerin oyuncaklarından biri mi sadece? Oysa ki sadece geçmişimizi bilmek ve geleceğe taşımak için kültürümüzü doğru yaşatmak doğru olandır.

Öncelikle takvimin anlamına bakalım; Takvim, zaman ölçü birimidir ve zamanı Dünya ve Ay’ın hareketlerine göre gün, ay, hafta, yıl gibi belirli bölümlere ayırır. Böylelikle günlük hayatımızı, toplumsal olayları bölümlere ayırırız ve planlarız.

Miladi Takvim

Avrupa’da miladi takvime geçilmeden evvel MÖ 45 yılından beri Julyen(Julien) takvim kullanılıyordu. Julyen takcim Roma imparatoru Sezar zamanında Mısır’da kullanılan güneş takviminin uyarlanması ile oluşturulmuştu. Katolik kilisesi papası Papa XIII. Gregory, astronom, doktor, filozof Aloysius Lilius yardımı ile Gregoryen takvimi hazırlamış ve kilise kurulunda kabul edildikten sonra “Takvim Düzenlemesi için Yeni Plan Kitapçığı”(Compendium of a New Plan for the Restitution of the Calendar) adı ile yayınlandı. O güne kadar İtalya Julyen takvimini kullanırken farklı takvim arayışına gitmelerinin sebebi ise 11 dakikalık sapmaydı. Julyen ve güneş takvimi arasındaki 11 dakikalık fark ise 10 günlük bir sapmaya sebep oluyordu. Yani her yıl 21 Mart günü gündüz ve gecenin eşit olması (ekinoks) bu farktan dolayı gerçekleşemiyordu. Julyen takvimine göre 21 Mart bir sonraki yıl 10 Mart gününe rastlıyordu. Lilius’un sunduğu taslak hemen kabul edilmemişti. Papa ve astronom olan Christopher Clavius birkaç düzenleme yaptıktan sonra Papa XIII. Gregorius 1582’de onaylayınca, Roma’da 4 Ekim 1582’den hemen sonraki gün 15 Ekim 1582 tarihi olarak düzenlendi ve Hicri takvime geçildi. Ne yazık ki yeni takvimin kabulu Lilius’un ölümünden 6 yıl sonra gerçekleşti. Avrupa devletlerinden bazıları hemen bazıları ise birkaç yıl sonra bu takvimi kabul etmişti. Türkiye Cumhuriyeti’nde ise 1 Ocak 1926 tarifinde miladi takvime geçildi.

Güneş takvimi dünyanın güneş etrafında bir tur dönmesine göre oluşturulan takvimdir. (365 gün 6 saat) İlk kez Mısırlılar kullanmıştır.
Ay takvimi ayın dünya etrafında 12 defa dönmesine göre oluşturulan takvimdir. (29,5*12 ay = 354) İlk kez Sümerliler kullanmıştır.

Peki daha önce hangi takvimleri kullanıyorduk?

12 hayvanlı Türk takvimi

12 Hayvanlı Türk Takvimi
12 Hayvanlı Türk Takvimi

Takvimin çıkışı ile ilgili kesin bilgiler yoktur.  Türklerin yanı sıra Çinliler, Tibetliler, ve Hintliler de 12 hayvanlı Türk takvimini kullanmıştır. Bu takvimde her yıl bir hayvan yılı ile anılır ve 12 hayvan temsil eder. 12 hayvanlı takvime adını veren hayvanlar şunlardır: “1. yıla Sıçkan (fare), 2. yıla Ud (sığır, öküz), 3. yıla Pars, 4. yıla Tabışkan (tavşan), 5. Yıla Lu (ejder), 6. yıla Yılan, 7. yıla Yunt (at), 8. yıla Koy (koyun), 9.yıla Biçin (maymun), 10. yıla Takagu (tavuk), 11. yıla İt, 12. yıla Tonguz (domuz)” deniliyor.

Kaşgarlı Mahmut Divanü Lügat-ı Türk adlı eserinde 12 hayvanlı takvimdeki her yılın bir anlamı olduğu için Türkler yıllara göre fal bakma geleneğinin oluştuğunu belirtiyor. Doğa olaylarına veya insanların yaşam döngüsüne baktığımızda belli başlı olayların tekrar ettiği görülür. Yaz-kış yaşanır ve sonra tekrar yaz gelir ardından kış yaşanır, gece-gündüz biter yeniden gece-gündüz gelir. Doğanın bu tekrarı insanların gelecek zamana duydukları merakları sebebiyle her bir 12 yıla anlam yüklemelerine sebep olması mümkün görünmektedir. Hele de günümüzde kahve falına gösterilen ilginin azalmadan devam etmesi göz önüne alınırsa, geçmişte de insanların takvim dilimleri üzerinden tahmin yürütme kaygıları mantıklı karşılanabilir. Zaten yıl isimlerine verdikleri hayvan adları da doğa olaylarının genelde nasıl geçeceği ile ilgili olmuş. Söz gelimi, “Ud (Öküz) Yılı”na girildiğinde savaş çok olurmuş; çünkü “öküzler birbirleri ile vuruşurlarmış, tos yaparlarmış”. Yine “Takagu (Tavuk) Yılı”nda “yiyecek çok olurmuş”, ancak insanlar arasında kargaşa çıkarmış. Çünkü Kaşgarlı‟ya göre “Tavuk yılında yiyecek çok olur, ancak insanlar arasında karışıklık
çıkarmış; çünkü tavuğun yemi danedir; daneyi bulabilmek için çöpleri, kırıntıları birbirine karıştırır. Timsah yılı girdiğinde yağmur çok yaşar, bolluk olurmuş; çünkü timsah suda yaşar. (Atalay 1939: 347)”

Göktürkçe 12 Hayvanlı Türk Takvimi
Göktürkçe 12 Hayvanlı Türk Takvimi

Kaşgarlı Mahmut’a göre 12 hayvanlı takvimde günler yokmuş. Bir yılı 4’e bölmüşler; Nevruz, Oğlak ve Ulug Oğlak, son bölümün adını vermemiş. Takvimin ortaya çıkışı ile ilgili Kaşgarlı Mahmut’un Divanı Lügatü Türk’te Uygur rivayetini şöyle vermektedir: “Türk hakanlarından birisi kendi idaresinden birkaç yıl önce yapılmış olan bir savaş hakkında bilgi almak ister. Ancak danışmanları o savaşın yapıldığı yıl hususunda yanılırlar. Bunun üzerine Hakan, kendilerinin bu tarihte nasıl yanıldılarsa, daha sonra geleceklerin de yanılabileceklerini, bu sebeple göğün 12 burcu ve 12 ay sayısınca her yıla birer ad konulmasını ister. Hakanın teklifi kurultayca benimsenir. Daha sonra bir sürek avına çıkılır. Hakan, hayvanların Ilısu’ya doğru sürülmesini ve sıkıştırılmasını emreder. Av bu şekilde devam eder. Bu sırada bazı hayvanlar suya atlayarak karşı sahile çıkmaya çalışırlar. On iki hayvan bunu başarır.

M.Ya. HAMZAYEV’in 1962 yılında Türkmenistan SSR İlimler Akademisi Yayınları tarafından basılan “Türkmen Dilinin Sözlügü” adlı eserde 12 hayvanlı takvimin çıkışı ile ilgili Türkmen ve Kazak rivayetlerine değinmiş;
Türkmenlerde rivayet;“Eskiden hayvanlar arasında ‘Kim yılı önce görürse, onun adı yıl adlarının ilki olsun” şeklinde bir şart öne sürülmüş. Bunu duyan deve “Ben hayvanların hepsinden uzun ve iriyim, bu yüzden de yılı ilk ben görürüm, adım da yıl adlarının birincisi olur.’ diye kibirlenmiş. Ama yılın görüleceği sıralarda sıçan devenin hörgücüne çıkıp deveden önce yılı görmüş. Yıl adlarının ilkine de onun adı verilmiş. Deve buna çok sinirlenip sıçana saldırmış. Sıçan kuma (başka rivayette küle) girip saklanmış. Devenin hala kül görünce oturup ağnaması taa o zamanki düşmanlıktan kalmadır.” derler.
Kazaklardaki rivayet;“Sıçanla deve ‘Günü kim önce görecek?’ diye çekişiyorlar. Deve sıçana bakıp: ‘ Senin boyun benim kirpiğim kadar bile değil, sana göre ben yatan bir dağ gibiyim.’ diye kibirlenmiş. Sıçan da:’Boyuna güvenme, aklına güven!’ demiş. Deve gece boyunca gözünü kırpmadan doğuya bakmış. Sıçan ise devenin hörgücüne çıkıp batıya doğru bakmış. Çünkü o güneş doğunca ışığının batıdaki dağlara düşeceğini biliyormuş. Böylece güneşin doğuşunu ilk olarak sıçan görmüş. Bunun üzerine Buryat-Moğollar gece yarısından sonra başlayan ilk saate ‘sıçan saati’ ; ilk aya ‘sıçan ayı’, ilk yıla da ‘sıçan yılı’ demişler.

12 hayvanlı Türk takvimindeki yılların toplum için anlamını Manas Destanı‘ndaki şu satırlardan da anlayabiliriz.
Yılan yılında sürünsene
Yılki yılı o yerde
Varıp vuruş salsana!
Buda sana vermez mi?
“Yılan yılında sürünmek ve yılki yılında vuruşmak” anlamındaki bu satırlar, yılların anlamına göre davranıldığı zaman başarıya ulaşılacağını anlatıyor.

Bilge Kağan Yazıtı‘nın Güney-Doğu cephesinde; “…Babam Hakan bu kadar yıl gayret edip it yılının onuncu ayında vefat etti. Domuz yılının beşinci ayının yirmiyedisinde yug yaptırdım…” ,

Kültigin Yazıtı’nın Kuzey-Doğu cephesinde;”…Kültigin Koyun yılında onyedinci günde öldü. Dokuzuncu ayın yirmiyedisinde yas törenini tamamladık. Türbesini, resimlerini, heykellerini, kitabe taşını Maymun yılında yedinci ayın yirmiyedisinde hep bitirdik…” yazılıdır.

Tavuk başlı insan heykeli
Tavuk başlı insan heykeli

Uygur döneminde yapıldığı düşünülen, Turfan’da bulunmuş olan tavuk başlı insan heykeli de sanat uygulamalarında 12 hayvanlı takvimden ilham alındığına dair bir örnektir.

Türkler her 12 yıllık döngüye “müçe, müçö, müşel, müçöl” adını vermişler. 12 yıl sonra tekrar başa döner ve bu süre 5 kez tekrarladığı zaman döngü bitmiş sayılır. Yani 60 yıl geçtiği zaman 1 “çağ” tamamlanır. Her yıl 12 aydan oluşur ve aylar 30, 31 gün sürer. Her 12 yılın farklı geçeceğine inanılır ve temsilen kehanetlerde bulunulur. Yılbaşı olarak ise ekinoksun yaşandığı Nevruz kabul edilir ve kutlanırdı.  Bu takvimin kullanıldığı topraklarda yaş yerine içinde bulunduğu müçel söylenirdi. İlk 12 yıllık dönem anne karnındaki 9 aylık süre de katılarak 13’den başlar.
1.müçel= 13
2.müçel= 25
3.müçel= 37
4.müçel= 49
5.müçel= 61
6.müçel= 73
7.müçel= 85

Mesela Nogaylarda 12 yılını dolduran kimseye “Bir müşelge toldın” (Bir müşeli doldurdun) denir. Takvimdeki 12 yıllık dönemlere baktığımızda aslında insan yaşamındaki dönemlere benzediği görülüyor. Türk takvimindeki her müçel insan yaşamındaki bölümleri de temsil ediyor. İlk müçel çocukluk, ikinci müçel gençlik, üçüncü müçel yetişkin dönem ve diğer dönemler de bir önceki yıllara göre olgunlaştığımızı göstermiyor mu? Doğayla barışık ve uyum içinde yaşayan Türk toplumu, doğa olaylarını çok iyi gözlemlemiş ve analiz ettikten sonra bu takvimi oluşturmuş. Hükmedemediği zaman kavramını, yaşamının parçası olan ve onun bir parçası olduğuna inandığı doğa ile ilişkilendirerek düzenlemek istemiş. Ancak yine de farklı coğrafyalarda yaşayan toplumlar çevre koşullarına göre bazı aylara farklı anlamlar yüklemişlerdi. Örneğin Altay Kazaklarında Sıçan yılında karın çok yağacağına ve kıtlık olacağına inanılırken, Nogaylarda Sıçan yılında bolluk ve bereket olacağına inanılır.

12 hayvanlı takvimin Selçuklu ve Osmanlı döneminde de bilindiği ve hatta kullanıldığı görülmektedir. Prof. Dr. R. Rahmeti Arat “Türkiyat Mecmuası” adlı dergideki makalesinde Fatih Sultan Mehmet’in Uzun Hasan‟a karşı kazandığı Otlukbeli Savaşı’ nın Çağatay Kültürü’ ne bağlı ülkelerce tanınması amacı ile kaleme alınan yarlıkta bu takvimin kullanıldığını söyler. Ayrıca 14. ve 15. yüzyıllarında bu takvimin “Tarih-i Türki” ve “Sâl-ı Türkân” adları altında kullanıldığı bilinmektedir. En eski İslam kaynağının yazarı, dönemin (10. yy – 11. yy) ünlü astronomi Biruni “El Athar-ül Bakiye” adlı eserinde 12 hayvanlı takvimden bahseder. 13. yüzyıl Moğol istilasının geniş bir alana yayıldığı bir dönemde Türk kültürü de geniş bir yayılma alanı bulmuştur ve dolayısı ile “Oniki Hayvanlı Türk Takvimi” de bu yayılma alanlarında, Anadolu’da ve İran’da kullanılmıştır.

İslamiyetten önce Araplar Roma ve Yunan kültürü ile etkileşim halindeydi. Bu etkileşim sırasında Yunan filozofların eserleri Arapçaya çevrilmeye başlanmıştı. İslamiyet ile birlikte bu çeviriler de etkisini göstermiş ve 1500’lü yıllara kadar sürecek olan bilim alanında çalışmalar yapan pek çok bilim insanı yetişmiştir. Bu dönemde tıp, felsefe, astronomi ve matematik alanında pek çok ilke imza atılmıştır. İslamiyet bilim alanındaki aydınlık dönemini yaşarken aynı dönemde Avrupa karanlık Ortaçağ dönemini yaşıyordu. Ta ki kendi filozoflarının eserlerini Arapların eserlerinden okuyup öğrenene kadar. Yunan filozofları Arapçadan kendi dillerine çevirerek yeniden bilime ve felsefeye yüzünü dönen Avrupa bir süre sonra karanlıktan çıkıp sanayi devrimini başlatmıştır. Tabi bu defa karanlık bilime ve felsefeye sırtını dönen İslam aleminde yer bulmuştur. Ortadoğu’da neredeyse herkesin herkesi boğazladığı günümüze bakacak olursak tepemizdeki kara bulutlar daha yerlerinde kalacak gibiler.

Hicri Takvim

Başlangıç olarak Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göçü başlangıç olarak kabul edilmiştir. Bu ise Miladi takvime göre 622 yılına denk gelir. Ayın dünya etrafında dönüşünü temel alır. Bir yıl 354 gündür.

Rumi Takvim

Başlangıç olarak Hicri takvimdeki gibi hicreti başlangıç olarak kabul eder. Ancak ay takvimini değil güneş takvimini hicri şemsi (güneş) kullanır. Bir yıl 365 gündür. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Miladi takvime göre 13 Mart 1840’da, Hicri takvime göre 1 Mart 1256’da yılbaşı kabul edilerek Hicri takvimden Rumi takvime geçilmiştir. 1870 yılına kadar her iki takvim kullanılmaya devam edilmiş. Ancak yılın son günü Hicri takvimin 11 gün geride kalması zamanla sorun yaratmaya başlayınca 1870 yılından sonra sadece Rumi (Mali) takvim kullanılmıştır. Miladi takvim ile Rumi takvim arasındaki fark 13 gün ile sabitlenmişti. Jülyen takvimi temel alınan Rumi takvim her yıl yaşanan mevsimsel olayların farklı günlere rastlaması sebebiyle sorun yarattığı düşünülerek aradaki 13 gün silinerek Gregoryan temelli Rumi takvime geçilmiştir. Miladi olarak 1917 yılında 125 sayılı kanun ile yeni takvim yürürlüğe girmiştir.

1925 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nde “Takvim İnkılabı” adıyla Rumi takvim yerine Miladi takvim kabul edilmiş ve kullanılmaya başlanmıştır.

 Aztek Güneş Takvimi

Aztek taş takvim
Aztek Güneş Taşı takvim

Meksika’da 1790 yılındaki metro kazılarında bulunan 24 tonluk Aztek Güneş Taşı, Azteklerin ve Mayaların kullandıkları takvimi gösteriyor. Taş günümüzde Meksika Ulusal Antropoloji Müzesi’nde(Mexico’s National Museum of Anthropology) sergileniyor. Taşın ortasındaki figür Tonatiuh adlı güneş tanrısını, çevresindeki 4 dikdörtgen çerçevedeki figürler önceki güneş tanrılarını ve diğer 20 bölmedeki şekiller takvimin 20 gününü temsil ediyor. Aztekler günleri şekiller ile temsil ediyorlar. Güneş takviminde 18 ay bulunuyor.

Kaynaklar

http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt3/sayi14pdf/boyraz_seref.pdf

http://www.islamicmanuscripts.info/reference/books/Derman-2000-Festschrift/Derman-2000-Festschrift-221-252-Coruhlu.pdf

http://mtad.humanity.ankara.edu.tr/IV-1_Mart2007/04_MTAD_4-1_UfukTavkul25-45.pdf

http://e-dergi.atauni.edu.tr/ataunitaed/article/viewFile/1020002160/1020002159

http://turkoloji.cu.edu.tr/ESKI%20TURK%20DILI/nergis_biray_oniki_hayvanli_turk_takvimi.pdf

http://www.millifolklor.com/tr/sayfalar/96/19-.pdf

http://www.timeanddate.com/calendar/gregorian-calendar.html

http://www.infoplease.com/spot/gregorian1.html

http://www.nationalgeographic.com/history/ancient/enlarge/aztec-stone.html

http://www.turkishstudies.net/Makaleler/69995847_4_kayaidrisg%C3%BCven_15-34.pdf

Bir Yorum

  1. dilekler ne zaman yazılıp ne zaman denize atılıp

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir