Taptaze
Anasayfa » OKUYUN » Makaleler » Yenidoğan’da ilkbahar

Yenidoğan’da ilkbahar

Yenidoğan köyü
Yenidoğan köyü

Nisan ayı rahmet ayı ve tabiatın uyandığı aydır. Nisan ayında yağan yağmurla ıslanmak ve biriktirilen yağmur suyunun şifa niyetine içilmesi gerekliliğine inanılırdı, bizlere öğretilen adetlerimizden idi.

Bahar gelip , çağla ve erik manavların tezgahında görücüye çıkınca, Doruk”annane köye gidelim, bahçede çayırlarda koşalım, benekli sarı kızdan Hatice teyzem süt sağsın, bende lıkır lıkır süt içeyim, bana sütlaç yaparsın değil mi anneanne” demeye başladı. Doruk köyü çok özlemiş , en kısa zamanda gitmek gerekli idi.
Baharla birlikte tüm canlılar sanki dünya üzerinde ilk günleriymiş gibi yeni bir başlangıç hazırlığına başlar kendini yeniler. İnsanoğlunun da tabiatlarla birlikte yenilenmesi, ferahlaması gerekir. Kısa süre de olsa mekan değiştirmek insanın üzerinde olumlu etkiler yapıyor, kimse sanırım aksini söylemez.

Doruk köye gitmek istediğini söyleyince, dedesi Mehmet bey torununun bu isteğine daha fazla karşı koyamadı, “tamam sabah yola çıkıyoruz hazırlanın” dedi. Işıl’ ın sınavlarının yoğunluğu sebebi ile çekimleri yavaşlatmış olması ve yakın zamanda önemli bir kültür etkinliği de olmadığı için, fırsat bu fırsattır diyerek hep beraber yola koyulduk.

Kastamonu, Tosya Yenidoğan köyü bekle, bizi geliyoruz!

İstanbul trafiğinden kurtulduk, yol kenarları sağlı sollu yemyeşil kır çicekleri açmış sarı, mavi, kırmızı renkler hakim. Güneş yazın bizleri kavuracağını fısıldar gibi, her yere saçılmış, gözlerimizi kamaştırıyordu.

Meyve ağaçları pıtrak gibi beyaz ve pembe çiceklerle dolu, mevsim sıcak giderse belli ki bol meyve olacak bu sene. Bolu dağına gelince hava bir başka güzel, malum mola yerlerinden birinde mangal keyfi yapalım dedik ama sabah kahvaltıyı iyi yaptığımız için iştahımızı Tosya’nın meşur çevirmesine (sezon başladı) saklamaya karar verdik.

Yol üstündeki et işleme tesislerinde Doruk bey için dana etinden yapılan nefis sosislerinden ve mangal için sucuk bir de kavurma aldık. Ve tekrar yola koyulduk.

Yenidoğan bahar çiçekleri
Yenidoğan bahar çiçekleri

Ilgaz dağındaki tepesindeki karlar, eteklerindeki mevsim değişiminden habersizmiş gibi erimeden duruyordu. Dalındaki beyaz çiçeklerin fışkırdığı ağaçlar ve arka plandaki karlı tepesiyle heybetli Ilgaz adeta bir tablo gibiydi. Ilgaz’ ı da geçtik mi, köyümüze yarım saat mesafe kalmış demektir. Ve sonra Tosya’nın meşur bağlar mevkiine geldik. Yolun iki yakasında bağlar ve bazılarında yıllanmış evler senelerin kahrını çekmiş, dimdik ayakta duruyorlar. Bir tane bağ evine sahip çıkanlar olmuş, yenilenmiş , geçmişi yaşatmaya çaba harcar gibi, şimdinin yozlaşmalarına direnir gibi duruyordu. Yöremizde bağ kültürü yeniden gelişiyormuş ,çok sevindim. Eski evler tadilatla yenilenecek, okullar tatil olunca  yeni ev sahiplerinin yerleşimi ile şenlenecek. Bağ evlerine göçen ev sahipleri,  hem sebze yetiştirip hemde meyve ağaçlarına bakacaklar. Tadilat yapılmasa da bu göç kültürünü devam ettiren aileler hala var. Ancak masraftan kaçınarak evlerini satanlar da şimdilerde çok pişmanlar ne yazık ki.

Yol üzerinde kır lokantası “Kuzu Çimeni”ne yaklaştık, burada sadece mevsiminde kuzu çevirmesi yapılır. Sezon açılalı bir hatfa olmuş, hava güzel, masalar dolu, bizim gibi yolcular mola vermiş. Tosya’da yaşayan halktan da gelenler var. Boş bir masaya oturduk biz de. Lokantada her zaman çevirmeyi yapan usta görünürde yoktu. Farklı bir kişi kuzuyu parçalıyor. Daha önce çalışan usta  İstanbul’a çalışmaya gitmiş.Ah İstanbul sana gelen bin pişman, gelemiyen bir pişman. Gerçekten taşın toprağın altınmış!Hala geleni doyuruyorsun, ya da herkese öyle mi geliyor?

Pazartesi günü yola çıkmışız. O gün de Tosya’nın pazarı, uğramamak olmaz. Belki mantar çeşitleri bulurum diye düşünüyordum. Ancak havaların yağışsız olması nedeniyle mantar olmadığını söyledi pazarcı hanımlar. Bol yeşillikli toplanmış “güveyik” bitkisini gördüm, çoktandır yemiyordum. İstanbul pazarında ege bitkileri yani otları bol satılıyor ancak kara ikliminde yetişen bazı bitkilerin türü bilinmiyor .

Kırşayık ve Sökmen

Kırşayık
Kırşayık

Güveyik otunun tadı hafif ekşidir, az tuza batırılıp çiğ yenir  ve çok lezzetlidir. Seydişehir’de mevsiminde yetişen ve sıkca toplayarak sade veya yufka ekmeğe sararak yenirdi. Başka bir tezgah da “kırşayık otu” , diğer torbada “sökmen” demetleri taze ve diri satılmayı bekliyordu.

Sökmen- Yabani kuşkonmaz
Sökmen- Yabani kuşkonmaz

Sökmenin yumurtalı kavurmasını çok severek tüketiriz. Sosyetik veya da yabancı mutfağı özentisiyle kafayı bozmuş olan aşçılar bu bitkiyi “kuşkonmaz” olarak bilirler. Köylerde çalı çırpı arasında ve su kenarlarında yetişen yabani bir bitkidir, doğal ortamından kopartılıp toplu halde yetiştirilince kuşkonmaz adını almış. Yeni ortamında biraz daha etlenmiş ve büyümüş, diğer tüm özellikleri ve faydaları aynı kalmıştır.  Bir kaç güne kadar, Işıl ve kuzeni Hatice’ nin dağlardan topladığı sökmenler ile yumurta pişireceğim, çekimini de siteden izleyebileceksiniz.

Köyümüzde mantar uzmanı olarak bilinen “Gıdıkların Kadir amcası”na gidip “göme” veya “domalan” cinsi mantar hakkında bilgi aldım. Kuzu göbeği azda olsa dağ köylerinde toplanıyor ama çok pahalı satılıyormuş. Domalan diğer isimlerle geme, höbelen, kumi gibi adlarla bilinen mantar ,  çok az sayılarda  toplanarak meraklısına iyi bir fiyatla satılmaktaymış. Umarız önümüzdeki günlerden bir kaç gün hava yağışlı geçer ve dağdan mantar toplamaya gidebiliriz.

Anneannem anlatırdı ;
Baş öğretmen dedem ( Köy enstitüsü öğretmeni ) hafta sonları isteyen velileri toplayarak av köpekleri ile mevsiminde mantar toplamaya giderlermiş. Av köpekleri toprak altındaki mantarların yerini burunları ile bulur ve havlıyarak haber verirlermiş, mantar avına çıkanlar ! da, köpeğin kokladığı yerleri kazarak patates çıkarır gibi mantarları çıkarırlarmış . Bu özel mantarlar diğer türlerinden daha lezzetli olurmuş. Özellikle de bu mantarla yapılan pilav çok sevilirmiş..

Yenidoğan Tosya
Yenidoğan Tosya

Kısa pazar turundan sonra köyümüze doğru yola koyulduk. Uzun pazar turumu bir hafta sonraya bırakıyorum. ( Bu yazımı bir hafta evvel yazdım ancak resimleri ancak bugün hazır olabildi. O yüzden uzun pazar turumu yarın yapacağım) . Tosya çıkışındaki dört yolu geçerek köy yoluna girdik. Devrez çayının kenarından çocuklar küçükken onlardan” Orda bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür” şarkısını dinleyerek gittiğimiz toprak yolu hatırladım. Şimdilerde o yollar asfalt elbette.

Köyümüze varana kadar 3 köyü geçtik. Yörenin büyük ilkokulu olan “Yenidoğan İlköğretim Okulu” nu da geçip sağa döndükten sonra, nihayet evimize varıyoruz. Nerdeyse yıkılmakta olan eski bahçe kapımızı açıp bahçeye giriyoruz. Her yer yeşil, asmalar yeşermekte, ağaçların bazısında çiçekler var bazısı ise çiçeklerini dökmüş ve evimiz pembe pancurlu olmasa da, her yeri pembe olmasından dolayı doğanın müthiş uyumunun ortasında aykırı bir şekilde bizi bekliyordu. Kiraz ve erik ağaçları çiceklerini dökmüş, meyveler tutmuş, elma ağaçları beyaz ve pembe renk çiceklerle bezenmişler, armut ve şeftali ağaçları da çicekler içinde bazı ağaçlarda çağlalar epey büyümüşler. Havalar iyi gider ise hiç biri zarar görmez diye umuyorum. Diğer tarafta asmalar uyanmış küçük yapraklar büyümeye başlamışlar, fındık ve dut yaprakları büyümeye başlamış. Kiraz yaprağı ile karışık sarma yapmak için benim toplamamı bekliyorlar. Arkasından taze yapraktan “pırtık pilavı”na sıra gelecek. Memlekete gelince özlenen lezzetler sırası ile yapılmalı ve yenmelidir.

Karınca yumurtasından süt mayalayıp yoğurt yaptım

Meraklıları için , eski kültür geleneğimizden  birini daha yeniden canlandırmak ve gençlere tanıtabilmek için bir uygulama yaptık. Karınca yumurtası ile süt mayaladık ve üç güne kadar yoğurt olmasını bekliyoruz. Yörük olarak yaşayan Türkler , bahar aylarında taze olarak kullandıkları bir maya türünü denedik. Adım adım videoya da çektik elbette. Işıl bahçede karınca yuvası keşfine çıktı. Bir kaç girişin birbirine yakın olduğu bir yeri tespit edince , karıncalardan özür dileyerek kazdık. Çok derine inmeden yumurtaları bulduk.

Bu yumurtalardan 20-25 adetini tülbentten geçirdik ve deneme amaçlı olduğu için ufak bir kavanoza boşalttık. Üzerine ise ılık sütü döktük. Kavanozun kapağını sıkıca kapatıp bir örtü ile sardık. İki gündür takip ediyoruz. Maya tutmuş durumda. Atalarımızın bu çözümü bulmuş ve uygulamış olmaları, yoğurdu insanlığa hediye etmeleri, bu uygulamayı hayata geçirirken her saniye içimizden geçtikçe, atalarımıza dualarımız da eksik olmadı. Yunanlısı-Bulgarı yoğurdumuza sahip çıkmaya yırtınadursun, göçebe yaşam sürdürmüş olan Türkler (yörükler) binlerce yıl önce yoğurdu insanlık tarihine hediye etmiş. Önemli olan geçmişimizi bilmek, ve bildiğimiz gerçeklere sahip çıkmak. Aksi halde, şu anda pek çok konuda olduğu gibi, bir takım kötü niyetli milletler hakkımızda ileri geri konuşmayı, iftira atmayı, bizim olanı kendine mal etmeyi bırakmayacaklar.

Yeri gelmişken başka bir yoğurt mayasından da bahsetmek isterim. Doğuda kırlarda yetişen ve şekil olarak karnabahara benzeyen ve  hafif ekşi bir tadı olan bir bitki ile sütün mayaladıklarıdır. Sıcak süt içine bir parça bu bitkiden kopartılıp atılınca süt mayalanarak yoğurt haline geliyor.
Bir başka yoğurt mayası ise haslanmış nohut suyu ile yapıldığı,bir başka anlatılan ise Toros yaylarında yaşayan göçerler sütü kazanlarlarda kaynatıp Keçi boynuzu ağaçlarının altına soğuması için bırakmışlar yeşil keçi boynuzu ile mayalanma olduğudur.Seydişehir’e gidince bu formulu de deneyecek sizlerle sonuçu paylaşacağım.
En yakın sürede bu konuyu da sitemize katmak istiyorum.  Abim ve yengem senelerdir doğuda görevdeler. Yengem ezcacı ve bitkiler konusunda uzmanlaştı. Yengem her zaman “Tabiat bizlere her türlü hastalığın tedavisini yapacak olan bitkiyi de vermiş”  Yeter ki ehil, işin bilimini yapmış kişilerin reçetelerinden faydalanmasını bilelim” der her zaman.

Şimdilik Yenidoğan ile ilgili yazı dizimin bu bölümünün sonuna geldim, ancak yarınki Pazar turumdan hemen sonra, fotoğraflarla beraber yeni yazımda görüşmek üzere…

Şuna da bak

Nane suyu şerbeti

Nane Suyu Şerbeti

Malzemeler 1 su bardağı toz şeker 1 litre su 1 limon kabuğu ince rendesi ve …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir