
Dikili de bu sezon yazlıklardan dönüş erken başladı. Zeten sezon da şaşırtıcı bir şekilde sönük geçti. Gizli kriz var diyorlar dı, artık kriz yüzeye çıkmış bir halde sanırım. Bir çok komşu , yazlık evlerini kapatarak geri döndüler. İzmir’ de oturan yazlık komşularımız daha buradalar, dönüşlerini bayram ertesine bıraktılar.
Bugün anlatacaklarım, şimdilerde özlemi duyulan, bir dayanışmanın , paylaşımın güzeliği olacak.
Çevrede kızarmış dizi dizi biberler, patlıcanlar, salça tepsileri , tarhana ufalayan komşular var. Bu manzaralar tahmin edersiniz ki, benim çok hoşuma gidiyor. Bir gün komşumun birinden, yan mahallemizdeki evlerden bririnde makinede salça yapıldığını duyunca hemen o komşuları tanımak için ziyarete gittim.
Kimi zaman yolda “Hulusi Kentmen ile bir akrabalığınız var mı” sorusuna muhattap olan Halit amca* ve kıymetli eşi Asiye hanımın eviydi bahsi geçen komşu evi. Işıl kapı önünde beklerken ben domates suyunu şişelemekte olan evsahipleri ile tanışmıştım. Güler yüzleriyle bizi evlerine davet ettiler. Biz kendimizden ve annemmutfakta.tv sitemizden bahsettik, onlarda bize evlerinde konu komşuların da faydalanmaları için kurmuş oldukları salça yapma makinesinden, tenekede tavuk pişirme fırınından, şişe kapağı kapatma düzeneğinden bahsettiler. Halit bey aslında kaptan değil iç mimarmış . Bir kaç sene önce kalp krizi geçirip işlerden uzaklaşınca kendisine hobi edinmek için tekne aldığı, ve mahallede bir tek onda tekne olduğu için “kaptan” lakabıyla çağrılıyormuş.
* Halit Amca ne yazık ki 2013 yılında aramızdan ayrıldı, ışıklar içinde uyusun.

Makinenin tüm mahalleli tarafından kullanıldığını öğrenince merakımız iyice arttı. Bugün yani perşembe günü çekim yapacağımızla ilgili sözleşip misafirliğimizi bitirdik. Sabah , salça yapımına başlandığı haberini aldık. Benim belim birkaç gündür tutulduğu için hemen gidemedim. Işıl fırladı gitti tabi.
Bende dün yapmış olduğumuz biber salçasının ocakta kaynatma işleri hazırlatıp kavanozlara koyma işlemlerini yaparken Işıl’ın sesini duydum “anne seni arabayla götürmeye geldim hadi hazırlan sistem süper” diyordu, Işıl’ ın bu heyecanı beni meraklandırdı ve komşum Aysel hanıma seslenerek (kendisi çok hamarattır, sitemizdeki tiramisu tarifini izleyebilirsiniz) beraber, elimle belime destek vererek, araba ile gittik.

Kaptanın evine vardığımızda manzara harikaydı. Eskiden kalma , mahalleli ile hep birlikte yapılan imece usulü işler gözümün önüne geldi. Herkesin işi hem birlikte, hem de sohbet sırasında zamanın nasıl geçtiği anlaşılmadan biterdi. Salça yapım makinesinin etrafında da bir kaç kişi çalışıyordu. Bildiğimiz kıyma öğütme makinesi aslında. Bir komşu , önceden çekirdeklerinden ayıkladığı biberleri makineye atıyor, diğer bir komşu tokmakla biberleri ağızdan içeriye iteliyordu. Biz ikinci aşamaya yetişebilmişiz. Asiye hanım’ ın anlattığına göre, birinci aşamada daha kalın bıçak kullanılıp ufalanan biberler, ikinci aşamada bıçak değiştirilerek bir hortum yardımıyla kovalara dökülüyordu.

Bir yandan sohbetler, eski günleri yad etmeler, herkesin dilinde “ne güzeldi eski günler söylemi”…Aslında , işte o anlar biz de özlediğimiz eski günleri yaşıyor idik. Kimse farkında değildi, ama zaman makinesine binip hep birlikte geriye doğru yol almıştık adeta.
Kalabalığı gören iki komşu daha gelince keyfimiz de arttı. Bir komşu Bursa yemeklerinden, diğeri Gaziantep yemeklerinden bahsediyordu. Nedime hanın çok çalışkan ve yaptığı işten hoşlandığı ve nar çiftliği, zeytin ağaçlarını çapalama işinden, hazırlıklarından bahsederken gözlerinin içi gülüyordu. Ve bu güzel sohbetler akıp giderken salçalar da hazır olmuştu. Bu arada Nedime hanımın çok lezzetli yemekler yaptığını da öğrenmiş olduk.Tenekede tavuk kebabından bahsedildi, kendisinden yöresel bir yemek çekimi için söz aldık. Tüm işler bitince yine beraberce makine temizliği yapıldı, yıkandı malzemeler toplandı ve kısa sürede tüm işler tamamlanmıştı.

Herkes evine dönerken, en yakın zamanda yeniden görüşmek dileğiyle vedalaştı. Ve eskiye duyulan özlem aslında herkesin gözlerinin içinden okunuyordu. Işıl, Asiye hanımın hazırladığı tarhananın , mayalanmış halinin çekimi için kaldığı için, biz Aysel hanımla yürüyerek geri döndük. Yolda yürürken de, “eğer çocukluğumuzda yaşadıklarımızı artık çocuklarımıza yaşatamıyorsak, çok yazık olmuş kültürümüze” diye söylenip üzüldük…
Ne gelir ki elden…Biz sitemizde kültürümüzü buraya kadar yaşatabiliyoruz.Ancak gerçekten bizler o günleri yaşamış olsak bile bu kadar uzaklaşmışsak o günlere, şimdiki genç nesle ne diyebiliriz ki!
Bu güzellikleri tekrara yaşamak için hepimizin üstüne düşen görevler var, bizi biz yapan değerlerimize sahip çıkalım.
Komşusu aç yatan bizden değildir, sözünü hep hatırlayalım, paylaşım ille parayla olmaz, bir güler yüzle merhaba bile, çok hoşa gider.
Yaşlı bir komşunun bir ihtiyacı var mı? diye sormak . Varsa gidermek ne güzel mutluluk verir İnsana .Bu duyguyu yaşamayı nasip etsin her kula. Yaşamak lazım yaşatmak lazım.