Taptaze
Anasayfa » OKUYUN » Makaleler » Kültüre ihanetler

Kültüre ihanetler

Kültür değerlerine sahip çıkmak ve nesillere aktarmak çok zahmetli ve çok zor bir uğraştır. Önce yazılı metinler, sonra yörede uygulayacak kaynaklar bulunacak, derlenip toplanacak, sonra Avrupa Birliği fonlarına başvuracaksınız! Bilgilerinizi önce onlarla paylaşacaksınız, sonra isterlerse size parasal destek verecekler ve siz konunuz üzerine araştırmalarınızı onların istediği biçimde hazırlayarak kitap serilerini çıkarabileceksiniz. Çoğu projenin de bu şekilde yürütüldüğünü ve sonuçlandırıldığını görmekteyiz.

Avrupa Birliği bizim kara kaşımız, kara gözümüz için mi paraları veriyor hep düşünmüşümdür.
Bu fonlardan faydalanarak kültüre destek adına çıkarılan yemek kitaplarını da gördük. İmza olarak “STK” (Sivil Toplum Kuruluşu) logosunu yerleştirdi mi tamamdır, doğrudur öyle mi? Yakın bir zamanda yine böyle bir kuruluşun vakfın desteği ile çıkartılmış bir yemek kitabına göz gezdirdim. Ve bu kitapta kültürümüz adına yapılan yanlışları çok yadırgadım. Yanlışlıklar içeren kitap basılı kaynak olduğu için seneler sonraki nesillere de aktarılacaktır elbette. Seneler sonra bizim torunlarımız doğru yöresel yemek tariflerini yaparlarken, velev ki “81 İlin Yöresel Yemek” kitabını okuyup 152. sayfasına geldiklerinde diyecekler ki “siz yanlış biliyorsunuz bakın şu tarihte atalarınız kitap yazmışlar bu tatlı Kayseri’ nın değil Konya’nın “Nevzine Tatlısı“dır” diye ahkam keseceklerdir.

2008 yılı Mayıs ayında, yemek kültürüne sahip çıkma adına Safranbolu’ da bir yemek festivali düzenlendi. Bir çok yemek yazarı, aşçı, yerli- yabancı tat bilirler (gurme) festivale teşrif ettiler. Yakın olan illerin yöresel yemekleri tanıtıldı, kimi gurme veya kültüre hizmet ettiği düşünülen kişiye ödül verildi. Hatta organizasyon ekibine bile ödül verildi. Yani etkinliği düzenleyen herkes birbirine ödül vermiş oldu. Tabi bunun yanında organizasyon ekibinin bazı il kültür müdürleri bu ödül törenine almaması da bu festivalin güzel emellerini göstermiş oldu herkese.

Bir de festival sırasında sıcaktan korunmak için gelenleri düşünmüşler ve şapka yaptırmışlar sağ olsunlar. Şapkanın üzerine festivalin ismini yazmak mantıklı olabilir, ancak Atamızın fotoğrafını boş yer doldurma amaçlı olarak yerleştirmek de neyin nesi anlayamadık doğrusu. Yemek kültürüne sahip çıkılacaksa yemekler ile ilgili bilgiler doğru verilsin yeterlidir. Ancak Atatürk’ ün resimlerini bu şekilde dolgu aracı olarak kullanmak, o kişilerin bir şeyleri değil pek çok şeyin eksikliğini örtmek adına yaptıklarının da sessiz çığlığı gibidir adeta. Bu şapkada öyle durmuyor mu, yorum sizin!
Atam, günümüzde ne çok oldular, senin fotoğrafını arkalarına alıp pek çok konuda konuşma hakkı buluyorlar kendilerinde.”

Kağıt şapka
Kağıt şapka

Bu etkinliklerden toplanan bilgilerden faydalanılarak kitap çıkartıldı. Yazı yazmayı çok seven kimi yemek yazarları gazetelerdeki köşelerinde yedikleri yemeklerin tariflerini, masalarında oturan kişilerden duydukları kadarıyla yazdılar.
Bu etkinliği düzenleyen yetkililer böyle bir etkinlik için Aşçıların piri Ateş-i Baz Veli’ yi anlatan bir tanıtım söyleşisine yer verilebilirdi.Yemek etkinliği yapılırken şapkaya Atatürk resmi yerine de bir aşçıbaşının resmi konsaydı,etkinlikle bağdaşır ve daha anlamlı olurdu.
Atatürk’e saygı ve sevgi onu gerçekten anlamak, bizlere ve vatan için bıraktıklarına sahip çıkmakla olur….

Bu gibi etkinlikler yapılırken kişilerin samimiyeti çok önemlidir. Aslında yapılan her işte samimiyet çok önemlidir. Eğer toplum yararına yapıldığı iddia edilen işlerde, şahsi menfaatler toplum menfaatlerinin önüne geçiyorsa, birileri de buna karşı durmalıdır. Eğer kültür zenginliğimiz, bazılarının kaleminde kirletiliyor ve kendi ceplerine para akıtıyorsa bunlara da dur denmeli hatta toplum önünde yapıyor oldukları şarlatanlıklar göz önüne serilmelidir. Her türlü kültür çalışmaları için geçerli olmalıdır bu çalışma. Mesela biri banka soyduysa yakalanıp hapse atılır, trafikte kurallara uymayana ceza kesilir, sporda hatalı hareketlerle oyuncular ceza alır. Peki ya kültür çalışmalarında hata yapanlar elini kolunu rahatça sallayarak bu yanlışlarına devam mı edecekler? Hep konuşulur emperyalizmin yok ettikleri ve ceplerimizden götürdükleri, emperyalist ülkelerin zenginliğini arttıran kimi devletlerinde fakirliğini derinleştiren bir olgu olduğu. Peki ya kültür emperyalizmi dedikleri şey daha mı az zararlıdır? Kültür emperyalizmi ise o milletin sahip olduğu ve genetik kodlarına işlenmiş olan pek çok değer, çeşitli sosyal mihendislik çalışmaları ile pekala zayıflatılabilir. İşte bunu gören kimi yabancı devletler , benliğimizi yok etme amacı ile, kimi isimlerle aramıza sızarak, gösterişli etkinlikler düzenliyor, janjanlı kitaplar çıkartılmasını sağlıyor olabilirler elbet. İşte bu noktada bir denetleme birimi olsa bu yozlaşmalara yaptırımlar da beraberinde gelecektir. Toplumumuza ait olan herhangi bir kültür değerini, kendi şahsi menfaatlerini ön planda tutarak kullanma denemesine para cezası veya çeşitli yaptırımlarla engel koyulabilir elbette. Ancak bu örgütlenmenin elbette ki devlet eli ile gerçekleştirilmesi gereklidir.

Günümüzde herkes sözde kültür adına bir şeyler yapmak istiyor, ama “hep bana, rabbena” dan öteye de gidilemiyor. Piyasa da bizim bilmediğimiz büyük kazançlar var galiba! Onun için kimse paylaşıma razı değil ve “en büyük pay benim” diyor olabilirler. Bir etkinliğin düzenlenmesinin ardında adında kültürel çalışma çağrışımı olsa dahi, samimiyet aramamak gerekli sanıyorum. Hele hele kimi zaman İnternet’ te yaşamdan yemek haberleri ile ilgili yazılar okuyorum ki, adı geçen haberi kontrol ettiğimde doğru olmadığını duyunca şaşkınlığım da artıyor. Sanal aleme de taşınan bu yanlış işler silsilesi kanımca birbirine borçlu, hesabı olan pek çok kişinin, menfaatleri ile karşılıklı olarak yürütülüyor.

Sadece cepler dolsun, kazanç olsun, kültüre hizmet neymiş!
Kim kültüre hizmet ediyor dönüp bir bakalım kimseyi bulabilecek miyiz;
Sözde yemek şenliklerinden , fuarlarından veya etkinliklerden hep zarar ettiklerini söyleyenler, her sene bu -çok zararlı- etkinliklere devam ediyorlar!

Aşçılık camiası için kurulan çeşitli dernekleri de inceleyelim. Kurulmuş olan aşçılık derneklerinden hangi birisi kalıcı bir çalışmaya imza atmıştır şimdiye kadar? Pek çok sponsorların desteklediği fuarlara katılıyorlar, aşçılık yarışmalarında boy gösteriyorlar yaşı ilerleyenler aynı yarışmalarda jüri üyesi oluyorlar, yurt dışına gidiyorlar Türk mutfağını Fransız sosları ile tanıtıyorlar, tüm bunları yaparken ise pek çok aşçılık okulunda uygulama mutfakları dahi olmayabiliyor. Pek çok aşçıyı İnternet sayfalarında pozlu fotoğrafları ve kültüre sahip çıkalım özetli söyleşileriyle de sık sık görüyoruz. Ancak standart Türk yemek tarifleri ile ilgili herhangi bir çalışmanın haberini de hala alamadık. Herhalde bu konunun profesyonelleri söyleşilerde veya fuarlarda meşgullerdir.

Her yerde aynı yüzler, aynı takımın bireyleri, bıkkınlık verdiler.
Bu kadar zengin yemek kültürü karşısında hep aynı yüzleri görmek de çok düşündürücü.
Eğer sizler yerinize yeni ekipleri yetiştirememişseniz bir yerlerde yanlış yapılıyor demektir, durup kendinizi, yaptıklarınızı gözden geçirin.

Bir araya gelip güç birliği yapmanın gerekliliği olan yemek kültürümüz konusunda bilinçlenmek gereklidir. Ve bu bilinç ne yazık ki okullarda alınan eğitimlerde veya yurt dışına gitmekle de olmuyor. Bu bilinç eskiden sahip olduğumuz ve dünyanın en iyi örgütlenmesi olan “Ahilik” teşkilatının yeniden hatırlanması ile mümkün olacaktır. Kendinden daha tecrübeli ve yaşça büyük olan ustaya saygı duymak kendinden genç olanı da sevmeyi beraberinde getirecektir. İşte o zaman geçmişin değeri geleceğin önemi anlaşılmış olur. Ve işte o zaman öyle bir bilinç gelişir ki, insan kendinin geçmiş ve gelecek arasında bir köprü görevi üstlendiğini de fark eder. Yani insan kendini fark eder aslında. İşte o zaman bildiklerini paylaşmaktan korkmaz, işte o zaman gücünü diğer meslektaşları ile birleştirir, ve işte o zaman birlikten kuvvet doğar. İşte o zaman birbirinden garip sözde gösterişli ama içi boş olan etkinlikler, yarışmalar düzenlenemez.

Bu camiada mutfak ve yemek kültürüne hizmet edenlere köstek olmayı ilke edinenlere sesleniyorum; Sizler bencil ve yeterli olgunluğa erişememiş ruhları temsil ediyorsunuz.
Kendi kazançlarınızı nasıl artıracağınızı düşünmeyi bırakın da kalıcı bir ilke imza atın.
Kendi aranızda , birbirinize madalyalar vererek kültüre hizmet edemezsiniz. Buna halk arasında ne denir bilirsiniz :”körler sağırlar birbirini ağırlar” .
Durup bir öz eleştirinizi yapın.

Biz diyoruz ki;
Kültüre hizmet para kazanmak için yapılmaz.
Senelerdir yöresel yemeklerle ilgili biriken arşivlerinizi, bilgilerinizi paylaşın yüreğiniz dayanırsa.
Gelin, yüreğiniz varsa basılan kitap gelirlerinizin bir kısmını, başarılı aşçılık okulu öğrencilerine burs olarak verin. Biz de samimiyetinizi görelim sizleri alkışlayalım.
Yapılan tüm etkinliklerden aşçı öğrenci yetiştirilmesi için burs bütçesi ayrılmasını sağlayın.
İnsanların güvenini kaybetmektense, para kaybetmeyi tercih edin.

“Mal sahibi mülk sahibi,hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan mülk de yalan, al biraz da sen oyalan.”

NOT:
Bu sene yapılan etkinliklerde aynı hataların yapıldığı görüldü .Bundan sonra yapılacak etkinliklerde yanlışlara dur diyelim ve hata yapanları, el birliği ile engelleyelim.
Bu birliği ve dayanışmayı kuramayanlar, hatayı yapanlar kadar suçludur ve hataya destek olmuşlardır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir