
Eskiden evimizin bahçe kapısının mutfağa en yakın olan yerinde 3-4 kuyu açılırdı. Birinci kuyu 40-50 santim eninde ve derinliğinde, diğeri 60-70 santim eninde ve derinliğinde, bir diğeri de 80-80 santim olarak hazırlanırdı. Açılan kuyulardan çıkartılan topraklar bir kenara konur, içlerine çuval kumaşı serilirdi. Tahta parçaları kenarlara özenle yerleştirilir ve kuyuların içine pırasa, lahana, turp, şalgam, mor ve sarı havuçlar doldurulurdu. Sonra üzerine yeniden tahta parçaları yerleştirilir ve en üst bölüme çuval kumaşı serilirdi. Çuval kumaşının üzerine de özel bir karışım yerleştirilir ve hepsi tahta parçası ile kapatılırdı. Sonrasında, bu düzeneğin yan taraflarına kuyu içinden yiyecek alırken tutamak görevi görmesi için özel saplar çakılırdı. Biz çocuklar için pencerede oturup bu kuyuların açılmasını seyretmek, büyük bir eğlence olurdu.
Kuyular öyle kolaylıkla açılamazdı. Özel bir sırası vardı, itina isterdi. Kuyulardan çıkan şalgam ve lahanalar ile hazırlanan dolmaların lezzetine doyum olmazdı. Çocukluğumuzda belki derin dondurucular, buzdolapları yoktu, ancak yine de zorlukların üstesinden gelebilmek için bulunan yöntemlerle, çok daha lezzetli, çok daha gerçekçi besleniyorduk. Bir de çocukluğumuzda yapılan doğal ekşiler vardı… Limon ilçemize çok az sayıda gelirdi ve oldukça da pahalıya satılırdı. Evde bir hastalık olması durumuna karşı mutlaka önceden alınıp bir kenarda saklanırdı. Kimi zaman bizden saklanan portakal ve limonları saklandıkları yerde bulur, gizlice midemize indirirdik. Evde hazırlanan ekşiler, bağ bahçede yetişen narlardan, eriklerden, turunçlardan, karadutlardan, sumaklardan, koruklardan yapılırdı.
Mutfaklarda, evlerde hazırlanan çeşitli ekşiler dışında limon tuzu kullanılırdı. Okula giderken özellikle kış aylarında annem ceplerimize kuruyemişler doldururdu. Bizim zamanımızda kantinler ve o kantinlerde satılan hazır gıdalar yoktu. Ders aralarında bu yemişleri yiyerek enerjimizi alırdık. Akşamları ise annemin hazırladığı kenevir helvası içimizi ısıtırdı. Soğuk geçecek gece boyu üşümemek için, helvayı yer yemez yataklarımıza uyumaya giderdik. Eskiden kış mevsimleri şimdikinden soğuk geçerdi, ancak o zamanlar yediklerimiz içimizi ısıtan doğal gıdalar olurdu. Şimdilerde kış mevsimi gelip havalar soğumaya başladığı zaman kar yağışını pencereden görür görmez “arabaşı ya da sakala çarpan çorbasını” yaparım. Evi ısıtan kalorifer olduğu için çorbayı ısınmak için değil de, belki eski günlere özlem duyduğum için yapıyorum. Kim bilir…

Temiz suyla sulanmış, tarımsal ilaç kalıntısı olmayan, genetiği değiştirilmemiş geleneksel tohumdan üretilmiş meyve ve sebze bulursanız mevsiminde bol bol tüketin. Yaz aylarında bunları aşağıda anlattığım yöntemlerle saklayarak kışın da sofralarınızda tüketin. Meyve ve sebzeleri kurutabilir veya kaynatarak domatesten, biberden salça, turşu, reçel, meyvelerden pelverde, hoşaf, reçel yapabilirsiniz. Az sayıda da olsa doğal meyve ve sebzelere ulaşabiliyorken bedenlerinizi bu besinlerle besleyin ki özellikle çocuklarınız gelecekteki gıda terörüne karşı dirençli olabilsin.