Taptaze
Anasayfa » OKUYUN » Makaleler » Doruk’un ilk çiftçilik tecrübesi

Doruk’un ilk çiftçilik tecrübesi

Kameraman Doruk
Kameraman Doruk

Bahçemize ektiğimiz ve suyunu kendimiz verdiğimiz domateslerin, salatalıkların, yeni olmaya başlayan patlıcanların, maydanozları, rokaların tadına doyum olmuyor. Hele sabah kahvaltısı için Doruk’ un biberleri toplayıp masamıza getirmesi ve minik olanları ilk önce kendisinin çatır çutur yemesini izlemek daha bir güzel oluyor. ” Bak sen suladın, şimdi sen yiyorsun , ne güzel değil mi ” dedikçe , sebzeleri daha çok sevmeye başladı sanki.

Domatesler daha kızarmadan yeşil hallerinde iken dalından kopartmamı istediğinden anneme garip garip bakmış olacağım ki , “sen hele bir topla sonra yemeğini yediğinde yorum yaparsın” dedi. Tabi değişik bir yemek çekecek olmanın heyecanı, ve çok eskilerde yediğim için tadını unuttuğum lezzetin merakı ile annemin hazırlanmasını bekledim.

Daha yemek pişmeden, ocak yanmadan önce bile bir tabloya benzeyen görüntüsü, piştikten sonra ayrıca mideme de pek iyi gelmişti doğrusu.  Yeşil domateslerin yanına minik süs domateslerini eklemek yeşil domatesin buruk tadını almış, daha çok zeytinyağlı yemek tadına dönmesine yardımcı olmuş gibiydi.
Yüzlerce yemek çekiminden ve montajından sonra bir yemeğin malzemelerini koklayarak bile sayabiliyorum. Ancak yine de yemeğin içindeki malzemelerin dengesinin birbirine uygun olması, miktarı, adetini belirleyebiliyor olmak , yeni kazançlarımdan birisi diyebilirim. Tat alma konusunda gerçekten çok iyi bir öğretici olan annem bana teorik bilginin yanı sıra, birbirinden lezzetli yemekler yaparak pratiğini de gösteriyor. Hem kendisinin yemek yapmayı çok ama çok seviyor olması , benim yemek yapmakla değil de daha çok yemek analizi ve analitiğini yapmama fırsat veriyor. Hayatın her alanında matematiği kullanan birinden de başka bir şey beklenmez elbette. Yemek sanattır deniyorsa, ki bence hem yemek yemeyi bilmek hem de yemek yapmayı bilmek ayrı birer sanat, o zaman tüm sanatların içinde matematiğin oluğunu da yadsıyamayız.

İşte yeşil domates yemeğinin fotoğraf makineme dokundurduğu kare.

Gök domates yemeği
Gök domates yemeği

Annem her yemeğini veya tatlısını ilk önce o yemeği paylaştığı sevdiklerinin tatmasını bekler. En yakınında ben olursam , tadını tuzunu da ben belirlerim. Kendisi yemek yaparken hiç bir zaman tadına bakmaz, dahası tenceredeki kaynama sesinden yemeğin pişip pişmediğini dahi anlar. Bu benim kazanamadığım bir yetenektir. Çünkü ne zaman yemeği kontrol görevini bana verse annem, o yemek yanar. Ancak annem hala ümitli ve hala bana pişen bir şeyleri teslim edebiliyor, tabi sonu yine hüsran:)

Patlıcanlar dalından toplanıyor
Patlıcanlar dalından toplanıyor

Patlıcanlar da nihayet oldular. Temmuz başında sadece çiçeklenen dallarda, şimdilerde yemeklik hale gelmiş olan patlıcanlarımızı da topluyoruz. Onlardan pek çok yemek yapılır tabi. Şu anda İstanbul’dayım, ama annem eminim yeni sürprizler hazırlıyordur.

Ve her sene olduğu gibi geçtiğimiz kış ayında da bahçeyi teslim ettiğimiz bahçıvanın (yani ismini bilmediğim için bahçıvan diyorum, yoksa yaptığı işten de anladığımız kadarıyla kendisinin o meslekle yakından uzaktan alakası yok) yeteneksizliği sonucu bahçemizde yeşil alandan çok kahverenginin hakim olduğu topraklı alan mevcuttu.

Barbunya filizi
Barbunya filizi

Pazardan alıp yanlışlıkla sıcak bir yerde beklettiğimiz barbunyalar da filizlenince, onları atmak yerine Doruk ile birlikte yoğun kahverengi bölgeleri yeşillendirme imkanı doğdu bize. Kazma küreği aldık ve birkaç metre kare olan boş alanımıza gittik. Ben daha önce köyde fasulye ekerken öğrendiğim toprak belleme işini burada da uyguladım. Ben önde Doruk’cuğum arkada , en iyi çiftçi ekibi olarak toprağı birbirine paralel 3 çizgide belledik. Ve filizlenmiş olan barbunyalarımızı seyrek olarak açtığımız çukurlara doldurduk. Ardından da yanlarındaki topraklarla üzerini örttük.

Fasulye ve ona benzer bitkilerin tohumlarının çok derine ekilmemesi gerektiğini bildiğimiz için, ekip üyem Dorukla birlikte kazma işimiz çok kolay olmuştu. Nede olsa Doruk’ un eline minik kazmayı alışı ilk kez oluyordu. Az bir can suyu verdikten sonra beklemeye başladık, dersem yalan olur. Çünkü unuttuk gitti. Hatta babam filizlerin yeşermeyeceğini düşünüyordu. Doruk ise Şimşek makkuin adını verdiği topuyla oynuyordu . Ve sonra barbunyalarımızı ektiğimiz yerlerden filizlerin büyüdüğünü gördük. Dorukla gidip izledik. Sadece bir hafta içinde çıkmışlardı. Sonra hızla büyümeye başladılar. Ben İstanbula gelmeden önce uzadıkları zaman sarılmaları için uzun sopalarını da diktim diplerine. Bakalım döndüğümde nasıl olacaklar.

Barbunyaların diplerine “danaburnu” ismindeki canavar sebze kökü kemirgeni için kepekle karıştırdığım ilacı ekmedim…Bakalım ne olacak. Mümkün olduğunca ilaçsız yetiştirmeye çalıştığımız sebzeler ne yazık ki çoğu zaman kendinden güçlü diğer canlılara yeniliyor. Neticede her durumda yeniliyor, o da ayrı tabi:)

Şuna da bak

Kaşık turşusu

Kaşık turşusu

Hazır olma süresi oldukça kısa, susuz, sadece sirke ile hazırlanan vitaminli kaşık turşusunuz mutlaka deneyin, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir